.
  SİMAS'DAN SARIYER'E
 
SİMAS'DAN SARIYER'E

   Ben; 
    Mesut’tan dolma
    Havva’dan olma
  O6 Mayıs 1934 de
  Rize’de   dogma                           
  İbrahim Balcı, 1942 yılından beri Sarıyer’de yaşamaktayım,
                                    Sarıyer’i yazmaktayım.          
           
 
                                                                        SÖZ
           
            Sarıyer’de doğmayan fakat Sarıyer limanına demir atanlardanım! Babamızın gurbette olması, anamızın koca hasreti, geçim denen ucubenin kabus gibi ailenin üzerine çökmesi Sarıyer’e kadar sürükledi bizi… İşte bir sevdadır böyle başladı!... Bu sevdanın adı “Sarıyer sevdası” sevdalının adı “Sarıyer sevdalısı” oldu.
            Çocuk yaşta düştük Sarıyer ateşine!... Ateş kor oldu oturdu yüreğimize… Ne serin deniz ne de karpuz çatlayan buz gibi memba suyu söndüremedi sevda ateşimizi!...
            Dağları, ağaçları, bağları, bahçeleri, suları, denizi, sandalları, alamanaları, kaldırım taşlı sokakları peşi sıra dizilip sevda olup önüme çıktılar… Sahilsarayları, sahilhaneleri, köşkleri, konakları beynime sevda ateşini bir başka yükler oldular. Cumbalı-kafesli ahşap evleri sevdanın doruğuna taşıdı fakiri!
            Daracık sokaklarda karşılıklı yer alan evlerin kafesli, cumbalı pencerelerinden bakan başı yaşmaklı, başı açık, yüzü kapalı, yüzü açık hanımlarla, hanımcıklar bu dar fakat anlam taşıyan sokaklarda hem yere bakmayı hem de yüreğe girmeyi öğretti bize!... Çocukken duymadığım masalları Sarıyer içinde tur atarken işitiverdim. Fink atan cinsi latiflerle işimiz olmadıysa da içlerinde tanıdıklarımız oldu aşıklar yolunda gezerken!...
            Sarıyer’i sevmek bir başka sevda bir büyük aşktır. Aşık olmayı bilenler Sarıyer’e sevdalanır derim!... Taşıyla, toprağıyla, mavisiyle, yeşiliyle, toprağının rengi, suyunun lezzeti, denizindeki heya mola sesleriyle sevdalandım Sarıyer’e!... İşte bu sevdadır ki yazdığımız kitaplara “Sarıyer” ismini taşıdı…
            Sevda yolunda koşarken yazdığımız bu kitap, Sarıyer’i dünden bugüne irdeleyen bir kitap olsun istedim…
            “Hangi Sarıyer’i” diye yüzlerce kez sordum kendi kendime… “Merkez Sarıyer” mahallesinde karar kıldım. İlçe olarak Sarıyer’i böylesine detaylı yazmak kaldırabileceğim bir değil, hem de çapımı çok aşan bir olay diye düşündüm!.. Öyledir de!...
            Merkez Sarıyer tarihinden başlayalım ve günümüze gelelim diye muradım oldu… Başladım işe, ancak hiç de kolay olmadı. Amacımız eski Sarıyer’i , yeni Sarıyerlilere tanıtmak, eskilere de iyi kötü geçirdikleri bunca yılı ve öncesini hatırlatmak, yaşatmaktı!... Bu tanıtım içine, semtin tarihini, çeşmelerini, camiini, hamamını, mezarlıkları, mezar taşlarını, mesire yerlerini, anıt ağaçlarını, deresini, köprülerini, yalılarını, köşklerini, sahilhanelerini, konaklarını, Sarıyer’e damga vuran kişileri, cadde ve sokaklarının durumunu, o müthiş sel ve
 
 
 
 
 
 yangınını, Sarıyer’de iyisiyle, kötüsüyle, yaptıklarıyla iz bırakanları; anıtlaşmış kişilerle, Sarıyer’e sosyal, kültürel ve sportif hareketlilik kazandıran dernekleri de girmiş olsun!..
            Bu düşüncelerle yola çıktım… Hiç de beklediğim gibi olmadı… Zor mu zor bir işe soyunmuşum meğer!... Onca yıldan beri derlediğimiz notlar işimize yaramasına yaradı da, valiz dolusu kitap satın almamıza, kütüphanelerde araştırma yapmamıza, ansiklopediler üzerine saatlerce gezinmemize engel olamadı…
            Sarıyer’in antik çağdaki, Bizanslar ve Osmanlılar dönemindeki durumu, sosyal hayat ve günlük yaşam üzerinde detaylı bilgiler yok… Kırık dökük olanları bir araya getirip bir çizgi oluşturduk. Bu çizgi üzerinden yola çıktım…
            Sarıyer’in renkli dönemi 17. yüzyılda başlar, IV. Murat, IV. Mehmet (Avcı Mehmet) ve III. Selim zamanında çok çok tanınan, beğenilen bir semt olur… Beğeni sonraki dönemlerde de devam eder…
            Cumhuriyet dönemine kadar olan kısmı yazılı kaynaklardan, tarihi belgelerden aktarmaya çalıştım. Cumhuriyet dönemi, hatta 19. yüzyıl sonlarından günümüze kadar olan dönemi o günleri yaşayanlardan dinleyip, öğrenmeye çalıştım. Onlarca yıl önce başlayan bu merakım kitabı yazmaya başlayınca daha da depreşti… Ne kadar hayatta olan, aklına kumanda edebilen asarı antika Sarıyerli varsa hemen hemen hepsiyle görüştüm. Sordum, anlattılar, noksanlığını gördüğüm hususların tamamlanmasına yardımcı oldular.
            Arzum, Sarıyer’i taşı, toprağı hatta tozuna varıncaya kadar yazmaktır. Benim yazdığım derya da bir damla su!...
            Benim nokta koyduğum yerde bir başka Sarıyerli kalemi eline almalı… Araştırıp yazmalı Sarıyer’in bilinmeyen yanlarını…
            Sarıyer’de yetişen ses ve tiyatro sanatçıları yazılabilir. Kalem erbapları, karizmatik kişileri, milli mücadelede kalpaklarını başlarından çıkarma fırsatı bulamayanları, cinsi latifleri, kulağı kesikleri, sevda yolunda boynuna ilmik geçirenleri ve daha pek çok yazılabilir yanı bulunur Sarıyer’in..
            Elbet Bugün değilse yarın veya bir başka gün, bir Sarıyer gönüldaşı çıkar da Sarıyer adına kalemi eline alırsa mutluluk duyarız.
            Sadece Sarıyer’i değil Yeniköy, Büyükdere, Tarabya, Rumelihisar, Emirgan, Rumelikavak, Yenimahalle, İstinye, Kireçburnu, Boyacıköy’da hatta köylerinin de maceraları yazılmalı.
            Bu kitap nedeniyle çok kişiye teşekkür etmem gerekiyor. Ben teşekkür ederken bir kısım gönüldaşımız da sitem edecek şüphesiz… Bizi pas geçtin, bizi kötüledin, bizim ev, bizim bahçe vesaire!... Amacımız tek tek herkesi yazmak değil ki… Eski Sarıyer’i tanıtmak, sokaklardan, caddelerden kesitler sunmaktı!... Öyle yapmaya çalıştım yaranma yolunu seçmedim. Niyetim 1950-1960 dan sonraki yıllara hiç gelmemekti!.. Fakat olayların akışına kapılmakta kaçınılmaz, zaman zaman kaçamadığım olmuştur şüphesiz… Kaderse yerilmek, ne yapalım “Evet” deriz… Hatalı yazıp kayda geçmişsek, bizden sonrakiler düzeltir diye bekleriz alınmadan…
            …….. . . . . . .
            . . . . . . . . . . .
            “Oh” demek yok, “Oh” dersem iş bitmiş demektir! İşin bitmesini isteyenlerden değilim, hiç de olmadım… Hep bir işim olsun istedim. O düşünceler ve isteğimdir ki “SİMAS’TAN SARIYER’E” adını taşıyan bu kitabın meydana çıkmasına vesile oldu.
 
 
 
 
 
 
            Düşüncemi, işe dönüştürünce Sarıyer’i dünden bugüne tekrar tekrar yaşadım. Eğer bu vesile ile Sarıyer binasına bir tuğla koyabildimse, Sarıyer bahçesine bir fidan dikebildimse kendimi bahtiyar addederim…
             
                        İbrahim Balcı,
                        Temmuz 1999
 
            “SİMAS’TAN SARIYER’E” isimli kitabımızın ön sözü yukarıdaki gibi… Ön sözde yazdığım hemen her konuya kitap içinde değinilmiş, az veya çok yer verilmiştir.
            Simas’tan Sarıyer’e nasıl gelinmiştir. Sarıyer’in antik çağdaki isminin Simas olduğunu izaha çalıştıktan sonra, Simas’ın Sarıyer’e nasıl dönüştüğünü anlattık. Kısaca; Simas, Skletrinas, Sarıyar ve Sarıyer olarak dört aşamadan sonra bugünkü ismini aldığını saptıyoruz. Bu arada bazı söylemleri de hatırlatıyoruz. Örneğin; ismin Sarı Baba (Sarıer Baba), Sarı Lira Yer, Altınyer, Mezarburnu gibi söylemlerin de Sarıyer ismi ile ilintisi olduğu söylene gelmektedir.
            Simas’ın, Skletrinas’ın ve Sarıyer’in anlamlarını verip biz de Sarıyer’de karar kıldık. İsimler üzerine durulurken P.A.Dethier , Edmondo De Amicis, Jak Daleon, Yüksel Yazıcı, Umur Bilge, Erem Çelebi Kömürciyan, Çelik Gülersoy gibi yazarlardan yararlandım.
            Sarıyer’e ismini verdiği iddia edilen Sarı Baba’nın kim olduğunu anlattım. IV. Murat’ın Sarıyer ile ilgili sözlerini yazdım.b Evliya Çelebi’yi de pas geçmedim.
            Kitaba fazlaca fotoğraf koydum. Fotoğraflar çok eski yıllara ait.
            Kitapta Sarıyer’in sosyal yaşamı açık seçik anlatıldı. Bülbül Sokağı ve Bülbül Dalyanından başlayıp diğer sokak ve caddelere geçtik. Her cadde sağdan ve soldan gözden geçirildi. Tabii eski Sarıyer dikkate alınarak. Her sokakta karizmatik kişiler tanıtılmıştır. Zaman zaman, enteresan olaylara muhatap olan kişilerin tanıtımı yapılmıştır.
            Sarıyer’e neden mezarlıklar semti denildiği de söz konusu ediliyor.
            Sarıyer’e eski tarihlerde paşalar köyü denildiği de oluyordu. Bunun nedeni Sarıyer’deki konaklardı. Yani paşa konakları, paşa yalıları, köşkleri ve sahilhaneleriydi.Günümüzde bu unların büyük bir kısmı pek bakımsız da olsa ayakta durmaya devam etmektedir. Aslında yaşama direnci göstermektedir.
            Sarıyer mesiresi ele alınırken Hünkar suyu, Kestane suyu, Çırçır Suyu, Şifa suyu ve Fındık suyu tanıtılmaya çalışılmış, geçmiş yıllar bugüne taşınmaya çalışılmıştır.
            Milli Mücadelede Sarıyer kon usu da metin arasında işlenmiştir. Kimler ve nasıl bu kutsal davaya hizmet etmişler, nelerle karşılaşmışlardır, hepsi kişilerin oturduğu mahalle veya kahvehaneler işlenirken tanıtılmıştır. Hidayetinbağı’nın tarihi üzerinde durulmuş, bağlardan, bahçelerden bahisle geniş bilgi verilmiştir.
            Merkez Sarıyer’de kurulan ve çalışmalarına devam eden dernekler üzerinde durulmuş isimleri sayılmış. Bazıları ile ilgili tarihi bilgi verilmiştir.
            Sarıyer merkez mahallesinin sosyal yaşamı bütünü ile kitapta işlenmiştir. Balıkçısı, börekçisi, muhallebicisi, sucusu, değirmencisi, bakkalı, manavı, ayakkabıcısı, madrabazı; gençlerin veya kendinden geçmişlerin ölüme, intihara kadar varan aşkları ne aranırsa bu kitapta bulmam mümkün!
            Sokak nereden başlıyor ve nerede bitiyor. Sokakta kaç ağaç vardı, kaç tane kaldı? Hatta gözetim altına alınan ağaçların öyküsü bile bulunabilir! Sokaklar isimlerini nasıl almış, kimler isimlerini tarihin sayfalarına yazdırmış? Bütün bunları kitapta bulmak olası...
 
 
 
 
 
 
 Sarıyer’in faytoncuları ve arabacıları, kırbaç şaklatan faytoncular, taksiciler ve Kumsal meydanının özelliği, Sarıyer camii ile Sarıyer hamamının tarihi süreç içindeki yerleri!
          Sarıyer’de kaymakam olarak görev yapanlar. Muhtar olarak vazife alanlar. Sarıyer sosyetesi ve Sarıyer’in eğlence mekanları, Sarıyer’den yetişen şöhretler ve adını Sarıyer tarihine yazdıranlar…
            “SİMAS’TAN SARIYER’E” ismini taşıyan kitabımız, aranılan bir kitaptır. İkinci baskısı da bitti bitecek, kısa bir süre sonra bazı değişiklik ve ilavelerle yeniden basılması gerekir diye düşünüyorum. Çünkü her Sarıyerli kendisini bu kitap içinde arıyor ve buluyor. Daha önemlisi de Sarıyerliler unutulmuyor.
            Sevindiğim taraf, bu kadar detaya inen bir kitabın ilk defa tarafımdan yapılmış olmasıdır. Bunun mutluluğunu yaşıyorum.
 
 
            Yayın Tarihi: 1999.
 
 
 
GOOGLE SİTE
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol