SARIYERİ GÖRMEK VE HİSSETMEK
“Sarıyer’i Görmek ve Hissetmek” isimli bu kitabımız dünkü Sarıyer’i bugüne getiriyor. Kitaba, “SÖZ” le başlıyorum her zamanki gibi. Söz’ü okuduktan sonra kısa bir özetle daldan dala atlayarak konuyu tamamlarız.
S Ö Z
“Ne önsöz yazmayı ve ne de son söz olarak nokta koymayı sevmem. Sarıyer’i yazmaya ise “evet” derim. Aslında Sarıyer için önsöz yüzyıllar önce yazıldı. Skletrinas olan ismi Simas’a sonra da Sarıyer’e dönüştü.
Tepelerden denize kadar inen yeşili ile menevişlenen deniz sularını kucakladı Sarıyer. Yalıları,sahilhaneleri, sarayları, köşk ve konaklarıyla ilgi odağı oldu. Bağları, bahçeleri, koyları, limanları, daracık ama muntazam ve tertemiz evlerin sıralandığı ara sokaklarıyla sevildi. Tadına doyum olmayan suları, dereleri, mesire yerleri ile insanoğluna kucak açtı. Guletleri, çektirmeleri, takaları, alamanaları, sandalları, dalyanları, ağları ve bin bir çeşit balığı ile sevdalılarına yudum yudum, lokma lokma kendini sundu.
Sarıyer’in öncesi ne kadar güzelse sonrası da o kadar çirkin! Ne doğa güzelliği kaldı bozulmadık ne de el ve emek yapımı güzellikleri korunabildi! Sarıyer’in doğal güzelliklerini yabancı elçilikler koruyor dense yalan değildir. Tabii bu arada doğayı ve eski yapıları zenginlik kabul ederek onlara sahip çıkma uğraşı veren bir avuç cebi ve gönlü zengin kimse de alkışa değer…
Yeni Sarıyer’i günümüzde seyredenler her halde bu taş ve beton yığınından zevk almayacaklardır. Milyarları sayıp taş ve beton yığını alanlar ise ne yaparlarsa yapsınlar asla Sarıyerli olamayacaklardır.
Şunu da bilhassa belirtmeyi yararlı görüyorum. Dünden bugüne Sarıyer’e hizmet verme çabası içinde olan, önceki yıllarda Belediye Şube Müdürleri, bilahare Belediye Başkanları ve diğer görevlileri ile Boğaziçi İmar Müdürlüğü yetkilileri, hatta Anakent Belediyesi sorumluları, her geçen gün Sarıyer’in biraz daha yok olmasına ama bilerek ama bilmeyerek imza attılar… En büyük ihaneti ise korunacak alan ve yapılar üzerinde denetim kuramayan, çıkara dayalı uğraş sonucu çirkin yapılanmaya göz yumarak bugünkü meskenleşme rezilliğine davetiye çıkaranlar yaptılar şüphesiz.
Nüfus artış hızının ve “İstanbul’un taşı toprağı altın” diyerek başlayan göçün hesaba katılmaması ve diğer değişik olaylar İstanbul’u, boğazı dolaysıyla de müthiş bir hızla Sarıyer’i etkiledi ve ortaya taş yığını bir Sarıyer çıktı!
Biraz da eski Sarıyer’i duymak, hissetmek ve yaşatmak için bu eseri derleyip, yayınlamayı, Sarıyer’den kesitler sunmayı görev bildim.
Eseri derlemek kolay olmadı. Sayısız kitap, dergi, gazete, albüm tarandı. Pek çok kişinin özel aile arşivleri gözden geçirildi. Bir kısım işyerinin duvarlarında asılı duran yıllanmış fotoğraflar indirilerek değerlendirildi ve bu eser meydana getirildi.
Aslında hepsi bu kadardır demiyorum. Zira; kıyıda köşede eskiyi yansıtan pek çof fotoğrafın Sarıyerlilerin sandıklarının bir köşesinde muhafaza edildiklerini biliyorum. Kıyıda köşede kalan fotoğrafların da gün yüzüne çıkarılıp değerlendirilmesini istiyorum.
. . . . . . . . . . . . .
Bir düşüncemi daha gerçekleştirmenin huzur ve mutluluğu içerisindeyim. Sarıyer’deyim, Sarıyer’i yaşıyorum, Sarıyer’i yazdım, yazacağım, Sarıyer bahçesine bir çiçek, bir fidan dikenen yanında olacağım…
Temmuz 1998”
“Sarıyer’i Görmek ve Hissetmek” kitabı eski Sarıyer ile doğal güzelliklerini gözler önüne seriyor. Kitapta “Söz”den sonra 19 sayfalık metin bölümü yer alıyor. Kısa metinde İstanbul tarihinden kısa kesitler veriliyor. Ayrıca Padişah ressamlarından fotoğrafçılığa kadar özet bilgiler yer alıyor. Boğaziçi’nin güzellikleri, köşkleri, konakları, yalıları ve sahilhaneleri sayılıyor. Avrupalı seyyahların Boğaziçi ve Sarıyer ile ilgili yazılarından pasajlar veriliyor.
Son yıllarda konak ve köşklerin yerlerini beton yığını villa ve sitelerin aldığı, yalı ve sahilhanelerin yerlerinde çok katlı apartmanların yapıldığı anlatılarak eski Sarıyer’e dikkat çekiliyor.
Kitaptaki metin okunduğunda, Boğaziçi’nin kötü yapılanma sonucu tahrip edildiği anlaşılacaktır. Buna karşın hala ayakta kalan köşklerin, konakların, yalı ve sahilhanelerin kimlere ait oldukları belirtiliyor, bazı köşk ve yalılarda yaşanan çok önemli tarihi olaylara değiniliyor.
Sarıyer ve civarı mesireleri, suların isimleri tanıtılıyor ve semtlere kısa gezinti yapılıyor. Balıkçılar, gece sefaları, koylar, körfezler, ormanlar, dereler, deniz hamamları, pilajlar ve daha pek çok önemli konu kısa paragraflar halinde tanıtılıyor.
Aslında kitap 19 sayfalık metin değil 104 sayfalık yazılı ve resimli bir albümdür. Sarıyer ilçesinin tarihi fotoğrafları bin bir güçlükle toplanarak bir albüm meydana getirilmiş ve 1998 yılında yayımlanmıştır. Kitapta metnin dışında 132 fotoğraf ve 17 gravür var.
“Sarıyer Görmek ve Hissetmek” ismini taşıyan bu kitabımız son iki üç yıldan beri bilhassa okullar ve tarihi fotoğraf meraklıları tarafından aranılır olmuştur. İlköğretim okullarından liseye, liseden İletişim Fakültelerine kadar aranılan üzerinde çalışılan bir eserdir.
NO: Bu kitabımız; İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kitap Reyonunda (Beyoğlu), Denizler (Beyoğlu), Galata Müzik Üretim ve Kitabevi (Tünel-Vezneciler) Akademi Kitapevleri (Sarıyer) ile Erimli Kırtasiye (Sarıyer) de satışa sunulmuştur.
Yayın Tarihi: 1998.
*****